Mü'min imrenir, münafık haset eder. [İ.Maverdi] Hadis-i Şerif.

26 Temmuz 2012 Perşembe

Onları Kimse İstemiyor...

Dua Zamanı...



(Tercümesi: Lütfen, Medyayı ve UN (Birleşmis Milletler)i Myanmar Arakandaki müslümanların hayatlarını kurtarmaya gönderin..)

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Gelişiyoruz Zannediyoruz...

Bir insan Müslüman olduğu için öldürülebilir mi? Öldürmek bunların yaptığı vahşet karşısında kurtuluş sayılır belkide. Yapılan eziyetler akla zarar verecek şekilde. Medeniyet, uygarlık, insan hakları ne demek bunlar. Bu zamanda bu çağ dışı kalmış zulumler de ne oluyor. İnanamıyorum. Boşlukta hissediyorum kendimi bazen. Gerçek olamaz diyorum. Ama malesef gerçek. Bu vahşetin destekçileri de yıllarca imrenilen, medeni denilen Allah'ın vakti gelince kahrı perişan edeceği sözde gelişmiş ülkeler.

Sonra şöyle düşünüyorum.Tabi bunlar Allah'ın izin verdiği sürece zulümlerine devam edebilirler. Bu dünya sınav yeri olduğu için bütün bu olaylarda oluyor. Allahü Teala; Peygamberimizin kıyamadığı torunu, Hz.Fatıma'nın ciğerparesi İmam Hüseyin'ini Yezid ordusunun katletmesine nasıl izin verdiyse onlara da şu kısa dünya hayatlarında ellerinden geleni yapma izini veriyor -ki ne sırlara mazhardır kimbilir. Firavun'ada, bir sivrisineğe yenik düşen Nemrut'a da izin verdi. Tarih bu katliamlarla dopdolu.

Ama yinede dayanamıyorum bu zulümlere ben. Filistin ayrı vahşete maruz kaldı, Irak başka, Suriye hala durulmadı. Bosna, Çin katliamı...say say bitmez. Şimdide bu Arakan. Kıyamete kadar da bitmeyecek belli artık. Kuran'a çağ dışı, o eski zamanlara hitap ediyor diyen, gafleti son noktasında yaşayan insanlar. Bu katliamlara sebep olanlar o zamanın Firavun'u değil mi?

Beni kahreden; "Zulüm büyüyor, dünya kılını bile kıpırdatmıyor" sözleri...

"Müslüman kardeşlerimizin acısını dindirecek hiçbir şey yapamazsak, ahirette oruçlarımız da, namazlarımız da kurtarmayacak bizi, emin olun!"  sözleri...

"Uyku bölünmüyorsa Gazze ile, Suriye deyip yemek boğaza durmuyorsa ve kahkaha yarım kalmıyorsa Arakan diyerek, ey iman edenler iman ediniz!"  sözleri...

Ahirette o kardeşlerimizle karşılaştığımızda hak istemeyecekler mi bizden, sessizliğimizden ötürü...Allah bizleride bu konuda imtihan ediyor. Bol bol dualar edelim. Birgün bizimde böyle zulumlere maruz kalmayacağımız garanti değildir. Müslümanların güçlü olduklarını tüm dünyanın bilmesi gerekir. Dinden ayrılmayalım, birlik beraberlik içinde olalım. Allah yardımcımız olsun, zulme uğrayanları şu Ramazan hürmetine felaha çıkarsın. Zulmedenlere fırsat vermeyip, "Kahhâr" ismiyle perişan eylesin.

Dünyanın Süsü



 

Arakan Ölüyorr..Okuyun!

Bu saat ve bu anlarda, Myanmar denilen bir ülkede, Arakan (Rohingya) Müslümanlarına Buruc suresinde anlatılanların benzeri dehşetli zulümler yapıldığını, hatırlamak istemeseniz de size bir kere daha hatırlatacağım.
Arakan’daki Müslüman kardeşlerimizin acısını dindirecek hiçbir şey yapamazsak, o zaman eyvahlar olsun acınacak halimize!

Bu yazıyı okuduğunuz sırada, mutfaktan yayılan yemek kokularının eşliğinde iftar saatini bekliyorsunuz belki de.

Ya da iftarınızı çoktan yaptınız da, çocuklarınızın tatlı kahkahalarını dinlemekte, eşinizle feyizli sohbetler etmekte, belki de arkadaşlarınızı yarınki iftara çağırmanın hesabını yapmaktasınız, kim bilir?

ARAKAN Ağlıyor, ARAKAN Yanıyoor :(((

Hani kardeştik!
Kan, gözyaşı, baskı, zulüm ve katliam dünyanın dört bir bucağında acımasızca Müslümanların üzerine adeta abanmış durumda. Son feryat ise Arakan'dan yükselmeye devam ediyor.

Arakan'da Müslümanlara hayat hakkı hatta ölümden kaçış hakkı bile tanınmıyor. Müslüman kardeşlerimiz kimsesizcesine 'ölümün vaktini' beklerken Türkiye ve dünya müslümanları ise 'iftar vaktini' bekliyor.

... Arakan'da soykırımdan kaçan Müslümanların tek sığınağı da artık yok! Arakan'ın sınır komşusu Bangladeş, Budist zulmünden kaçan Müslümanlara kapıları kapattı. İslam dünyası Arakan'da yaşanan vahşete sessiz kalmayı sürdürürken, Bangladeş de sınırı kapatarak mezalime ortak oluyor. Yakaladıklarını da geri gönderiyor.

Naf Nehri mezarları oluyor
Bangladeş'in bu tutumu mültecileri illegal yollardan ülkeye girmeye zorluyor. Ülkeden kaçan Arakanlılar ölümü göze alarak Naf nehrini geçmeye çabalıyor. Bu maceranın sonunda ise çok azı hayatta kalabiliyor. Yaralı geçenlerin ise hayatta kalma şansları azalıyor. Sınırdışı edilenlerin yüzde 80'inin ise öldürüldüğü söyleniyor.

Batının büyük destek verdiği Myanmar'da Müslümanlar katledilirken, Müslümanların yaşadığı ülke olarak bilinen Bangladeş ise Budist zulmünden kaçanlara karşı bütün kapılarını kapatmış durumda. Arakan'da dram giderek büyüyor. Budist zulmünden kaçmaya çalışanların çoğu Naf nehrinde hayatını kaybederken, nehri geçebilenler de Bangladeş polisi tarafından yakalanarak Myanmar'a geri gönderiliyor. Geri gönderilenlerin yüzde 80'inin Budistler tarafından öldürüldüğü belirtilirken, Bangladeş polisine yakalanmadan ülkeye girebilenler Arakanlılar ise aç, susuz, kaçak bir şekilde yaşama tutunmaya çalışıyorlar.
(Alıntı)
 

24 Temmuz 2012 Salı

Ramazan'ın 4. Günü


Bugün orucumuzun 4. gününü bitirdik. 5. Tevavih Namazını kıldık.
Sevabı neymiş: " Allah'u Teâlâ Mescid'i Haram'da, Mescid'i Nebevî'de ve Mescid'i Aksâ'da namaz kılmış gibi sevap verir. (İnşaallah)
(Not: Allah; Kudüs'te bulunan, davamız, derdimiz olan Mescid'i Aksamızı kurtarsın (Amin))

Ramazanda her güne bir Yasin'in bugünkü niyeti:
 Hz. Ebu Bekir'in ruhu için okunur.

Daha Ramazan'ın başları ama ben iftarda da sahurda da pek yiyemiyorum. Sonra iştahım açılabilir (umarım olmaz). İftardan sonra hareket yapmamız gerekiyorya onuda namaz karşılıyor. Maşaallah baya bir ter döküyoruz. Öncesinde şekersiz türk kahvesi veya yeşil çay içmek yağların yakılmasını hızlandırıyormuş. İki gündür şekersiz kahvede içiyorum. Acaba kilo verebilirmiyim. Malum 75 kilo ile tavan yaparak Ramazan'a girdim. Hadi hayırlısı.

Birinci gün menümü daha önce yayınlamıştım.

2.gün Menüm:
Bir gün öncesinden kalanlar
artı patates kızartması:))

3.gün Menüm:
Kayınvaldemlere misafiriz.:))

4.güne gelecek olursak tam bir uydurmasyon menü. Bugün için hiç yemek yoktu. Ne yapsam ne yapsam diye gün içinde ara ara düşündüm. Furkan'ı kurstan aldıkran sonra markete gidip yemeklik olarak kabak alarak döndüm. Ne yapacağıma karar veremedim. İnternette dolandım biraz. Malzeme eksikliğinden dolayı olabilir dediğim şeyleri yapamadım. Mutfağa girdim ve başladım uydurmaya. Tabi beniz az uğraştırmadı. Tadından emin olmadığım yemek için bide. Riski severim. 

 Kabakları kızarttım. (4 Adet)

 Yardımcımda vardı. Kabakları o soydu. Ayaklanmaya başladığından beri en çok sevdiği yer mutfak. Minicikken bile tabureyi çekip üstüne çıkar, eline bıçağı alıp "banada, banada" diye bağırırdı. Rahat bırakmazdı hiç. Bende verirdim eline artık ne varsa, patates, havuç öyle uğraşırdı. Maşaallah hiçde elini kesmemişti. Usta oldu yani.
Burda ise ben çağırdım bu sefer gel soy diye. Çünkü çok fazla televizyon seyretmesini istemiyorum. Oyalamaya çalışıyorum başka şeylerle. Bu aralar bilgisayara da, çizgi filmlerede baya bir düşkün oldu malesef. (Yalnız kabak ellerini yapış yapış yapıp birde yıkayınca bile çıkmayınca sinirlendi beyfendi. Öyle şeylere takıntılıdır, huyludur biraz.)

20 Temmuz 2012 Cuma

Orucumu Açtım Geldim

Allah oruçlarımızı kabul etsin. Orucumu açtım hamdolsun, namazımı kıldım, çayımı aldım geldim.

İftarda;
Çorba
Köfteli Hünkar
Makarna

vardı. Tatlı olarak dondurma :) Malum onlarıda biranönce tüketmemiz lazım. Buzdolabı azizliği.

Patlıcanı hazıladım. Ben beşamele sarımsak koyuyorum. Daha lezzetli oluyor.
 Köfteleri yuğurdum.
 Kızarttım.

 Sos yaptım. Ve hepsini birleştirdim.


Afiyet ossun...



Milföyden Tavuklu Börek

Buzdolabımın bozulduğunu bir önceki yazıda belirtmiştim. Eriyen milföylerimi ve tavuklarımı börek yaparak değerlendirdim. Akşam yemeğimiz oldu.  Çayda demledim. Tabi dünün yemeği bu. Bugün yani Ramazanın ilk günü olan menüm başka. Onuda sonra yayınlarım. Buda aceleye geldi. Yine buzluğumda eriyen; patlıcan ve kıymayı değerlendirdim.
Soğanı; sarımsak, tuz ve kesme şeker atarak kavurdum.
Tavukları ayrı kapta biraz kavurdum. Ayrı olunca daha lezzetli olduğunu duymuştum.
 Suyunu çekip, hafif kızardılar.

 Salça ve sumakla lezzetlendirdiğim soğanlara tavukları ekledim.
Vaktim yoktu harç soğumadan yapmaya başladım.




Hem milföylerin erimesi hemde harcın sıcak olması dolayısıyla istediğim görüntüyü elde edemedim. Sıkıldım ve 6 milföyü aşağıdaki gibi yaptım.





Tadı güzel oldu. Çok yağlıda olmadı. Tavsiye ederim. Tabi milföy hamuru olduğu için ertesi güne kalanların tadları değişecektir. Anında sıcakken yemek gerekiyor.

Bir Haftadır Nerdeydik.

Eşim bir hafta izine çıktı. Gümüşyakaya gittik. Tatil yeri eksiğimizi burası karşılıyor çok şükür. İnşaallah birara şöyle yakın olan bir yerlere gitmek istiyorum. Tam anlamıyla dinlenebileceğimiz, yemekleri güzel bir yere. Benim oğlan da istiyor. "Biz niye hiç otelde kalmıyoruz" diyor. Otelde kalacakmış. Ne anlıyorsa artık!

Tabi Gümüşyakadaki hallerinden de çok memnunlar. Üç kuzen biraradaydılar. Tek gitseler sıkılıyorlar. Bu senede Maşaallah anlaşma açısından çok iyilerdi. Nerdeyse yemekten yemeye görüştük.  Hergün 3-4 saat babalarıyla denizdeydiler (Ben pek sevmiyorumda). Bol bol bisiklete bindiler. Bir aşağı bir yukarı yorulmak nedir bilmeden oynadılar. Pek resim çekmedim bu sefer.

Hava güzeldi, denize doydular...

Silivride alışveriş merkezindeyiz...


Tekirdağa köfte yemeye gittik...
 Çocuklar pide istediler...

 Gideceğimiz gün keşkek yaptı annem. Misafirleride gelecekti. Koca bir tencere. Ben bayılırım keşkeğe.


Şimdilik bu kadar. Aslında diğer telefonumda resimler var ama. Bilgisayara atamadım.

Hoşgeldin Ramazan

Ramazan ayımız mübarek olsun. Dün ilk Teravih namazımızı kıldık. Allah kabul eylesin.
Ben iki gün önce başladım oruca. Borcum vardı. Şimdi borçsuz bir şekilde yepyeni bir Ramazan orucuna hazırım çok şükür.

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Zeki Kadınlar

ZEKİ KADINLARA SAYGILARIMLA……..

KARI & KOCA
Bir çift hiç konuşmadan arabayla yolda gitmekteydi. Daha önceki bir tartışma münakaşaya dönüşmüştü ve hiçbiri teslim olmak istemiyordu. Keçi, katır ve domuzlarla dolu bir çiftliğin yanından geçerken koca, alaycı bir biçimde sorar: 'Akrabaların mı?'

Karısı 'Evet' diye cevap verir ve ekler,
'Senin taraftan akrabalarım'


KELİMELER
Kocası karısına kadınların bir günde kaç kelime kullandığına dair bir makale okuyordu... 'Erkeklerin 15,000 kelimesine karşılık 30,000 kelime'

Karısı yanıtladı: 'Sebebi erkeklere her şeyi tekrar etmek zorunda olmamızdır.'

Kocası karısına döndü ve sordu: 'Efendim?'


YARADILIŞ
Bir gün bir adam karısına sordu:
 'Aynı zamanda nasıl hem bu kadar salak, hem de bu kadar güzel olabildiğini anlamıyorum.'
Karısı yanıtladı: Allah beni sen çekici bul diye çok güzel yarattı; Allah beni seni çekici bulayım diye çok salak yarattı!'


KONUŞMAMA CEZASI
Bir karı koca evde problemler yaşamaktaydı ve birbirlerine konuşmama cezası uygulamaktaydı
. Aniden adam ertesi gün karısının kendisini sabah 5:00 da iş için bir uçuşu olduğundan uyandırması gerektiğini hatırladı. Sessizliği ilk bozan ve kaybeden kendisi olmamak için, bir kağıdın üzerine
'Lütfen beni sabah 5:00 da uyandır.'
yazdı ve notu karısının bulabileceği bir yere bıraktı. Ertesi sabah, adam uyandı ancak saatin 9:00 olduğunu ve uçuşu kaçırdığını fark etti. Çok kızdı, tam karısının onu neden uyandırmadığını soracakken yatağın yanında bir parça kağıt buldu.
Kağıtta 'Saat 5:00 uyan' yazmaktaydı.
Erkekler bu tip yarışmalar için yeterli donanıma sahip değiller (İstisnalar Hariç)

6 Temmuz 2012 Cuma

Kime Teşekkür Edeceğiz !

Kime teşekkür edeceğiz !

Allah'u Teala Hazretleri, Kuran-ı Keriminde, yaşadığımız hayatın manası hakkında bazı ayetler bizlere göndermiş.
Bunun en ürpertici olanlarından birisi "Bismillahirrahmanirrahim.Efe hasibtüm ennema halagnaküm abesen ve enneküm
ileyna la türceun." (Müminün-115). "Ey insanlar! siz sanıyormusunuz ki, biz sizi abes yere, maksaksız, gayesiz, boş,
batıl, bir hiç olarak yarattık.Böylemi sanıyorsunuz.Bize dönmeyeceğinizi mi sanıyorsunuz."
Hayat boşuna değildir, gayesiz, maksatsız değildir.Abes değildir.Hayatın bir anlamı var, bir gayesi var, bir
fonksiyonu var. Bizim, yaşanların insanların, hayata sahip olan, hayatın içinde olan varlıkların, bir misyonu var, bir
görevimiz var sırtımıza yüklenmiş olan...İnanmayan insanlar hayatı anlamsız boş birşey olarak görüyorlar.
Hayat bir imtihan. Hayat, "Hanginiz daha güzel iş yapacak, hanginiz daha güzel imtihan başaracak diye, sizi
imtihan etmek için ölümü hayatı vareyledik diyen Allahu Teala Hazretlerinin kulları sınaması, bir imtihan... Bu gerçek,
bu hakikat. İslamın en mühim hakikatlerinden birisi bu.Ahiret inancı.Ahirete gideceğiz. Bu dünya hayatı, el hayatitdünya,
şimdiki hayat; fani, geçici rüzgar gibi geçen, yel gibi geçen, esip tozan, göz yumup açınca tükeniveren, nasıl geçtiği
anlaşılmayan bir zaman parçası. El hayatül ahire; asıl hayat, ebedi, sonsuz hayat, bitmeyen hayat. İnsanlar orada neyle karşılaşacaklarsa, hangi dağra, dağrı saadetemi girecekler, dağrı cennâta mı girecekler, yoksa dağrı cehîmemi girecekler. Cennetlik mi olacaklar, cehennemlik mi olacaklar neyse orada ebedi kalınacak.
Asıl alem orası. Rakamlarla ifade edilemiyecek, devamlı, sonsuz, ebedi, halidi alem orası. Burası rakamlı olduğu
için, sonlu olduğu için burası bir HİÇ. İkisini birbirine nispet edersek, dünya hayatı ahiret hayatına göre nedir diye
nispet edersek, oranlarsak, bu bunun kaçta kaçıdır diyecek olursak...Diyelim ki 100 yıl yaşadık, veya 1000 yıl
yaşadık. Ahiret hayatı sonsuz. 1000 'i sonsuza bölersek "0" (sıfır). Bir rakamın sonsuza bölümü sıfırdır. Çünkü
sonsuz derecede küçük parçalara bölüyorsunuz sıfır olur. Sıfırdır. Yani matematik bunu söylüyor. Dünya hayatı
ile ahiret hayatını inceleyecek olursanız, acaba bu bunun kaçta kaçı. Dünya hayatı 1000 yıl sürecek olsa, ahiret
hayatının yanında kaçtır, sıfırdır. Dünya hayatı sıfırdır. Biz buraya gelmişiz bir müddet yaşamışız işte, siz gençlik yaşlarınızdasınız bizde ihtiyarlığın başındayız.

Bilmiyoruz bundan sonra ne olacak, kaderimiz, alnımıza yazımız nedir bilmiyoruz ama burada bazı şeyleri bilmek
en büyük vazifemiz. Yani bizi kim yarattı, bize bu nimetleri kim veriyor. Bize bu varlığı kim vermiş, bu aklı kim vermiş,
bu düşünce, bu tefekkür, şu şiirler, bu güzellikler, vücudumuzun kabiliyetleri; bizden değil..Bizim dışımızdan bize verilmiş nimetler. Küçücük bir tohumdan çıkan ağaç. Ağacın dallarından sarkan meyvalar. Kırmızılar, yeşiller, renkler, tatlılar,
ekşiler, yerden fışkıran feyizler, bereketler, küçücük bir tohumdan harika sonuçlar... Allah'ın çeşitli nimetleri, işte
bunların mahiyetini, -biz bu nimetlerden istifade ediyoruz yani yiyoruz içiyoruz, yaşıyoruz, sıhhatteyiz, afiyetteyiz,
şeniz, zindeyiz, hoşuz iyiyiz.

Kime teşekkür edeceğiz. Nedir, bu nimetlerin kaynağı, neresidir, kim gönderiyor bize. Yani hergün biyerden
bir zarf içinde bize 1 milyon lira para gelse sahibini merak etmezmiyiz. Kim gönderiyor. Bize bunca nimeti kim
verdi. Kim vermeye devam ediyor. Kim bizi bu nimetlerine gark etti. İşte Kuran'ı Kerimin şahadeti ile, bizim
en mühim görevimiz, en büyük ödevimiz BİZİ YARATANI BİLMEK VE BULMAK. En affedilmez suç yaradanı
bilmemek, bulmamak, tanımamak veya yanlış tanımak. Yanlış tanımaya şirk diyoruz, bilmemeye küfür diyoruz,
inkar diyoruz. Suçların en büyüğü bu. Erhamür rahimin olan Allahü Teala Hazretleri her günahı bağışlayabiliyor ;
adam öldürmüş, hırsızlık yapmış, ömrünü fena yollarda geçirmiş vs. tövde edip doğru yola gelince affedebiliyor,
öbür suçların hepsini bağışlayabilir amma kendisini bilememe, bulamama suçunu bağışlamıyor. Çünkü bundan
büyük suç olmaz, bundan büyük duygusuzluk olmaz, bundan büyük gabilik olmaz, bundan büyük vurdumduymazlık
olmaz, bundan büyük tembellik olmaz, bundan büyük ahlaksızlık olmaz, bundan büyük nezaketsizlik olmaz.

Bunca nimeti kim gönderiyor, kime teşekkür edicem, ondan haberi yok. Hayatın gayesi YARADANI BİLMEKtir.
Yaradanı bilceksiniz. Hemde çok sağlam birşekilde bilceksiniz! Mutlaka bilceksiniz! Muhakkak bileceksiniz! Bunu
bilmediğiniz zaman vazifenizi yapmamış oluyorsunuz. Hayatınız boş. Dünya üzerinde Allah'ın birsürü böyle, bu
gerçeği yakalayamamış kulu var. Onlar gibi olursunuz. İnsanların çoğu bu gerçekleri yakalayamıyorlar.

Sirke sineği gibi. Yani bir sirke çanağının üstünde uçuşan böyle zayıf, naif sinekler sabahleyin bakarsınız,
akşamleyin bakarsınız üzerinde uçuşuyorlar, yerler sinek ölüsü dolu. Sirke sineği gibi insanlar. Kıymeti yok, inanmamış
insanın kıymeti yok. İnsanı insan yapan, insanı sultan yapan, insanı ölmez bir varlık haline getiren imanı.

Kendisine rızkı gönderen, nimeti veren, varlığı veren, aklı veren, fikri veren, İslamı veren, imanı veren, duyguyu
veren Rabbını bilmek ve O'na aşık olmak. Hayatın gayesi bu..SEVGİ ..Makamların, manevi tasavvufi makamların en
üstünü sevmek, aşk, aşk makamı, şevk makamı, aşkullah, muhabbetullah makamı. O makamı bulmuşlar, o abı hayattan
içmişler eskiler. Asıl vazifemiz bu. Kuranı Kerimin ayeti kerimesi bize bunu bildiriyor. Sizinde asıl işiniz bu. Sizden
öncekilerinde asıl işi buydu, sizden sonrakilerinde asıl işi bu. Babanızında, annenizinde, kardeşinizinde, komşunuzunda...
asıl işi bu. Allah'ı bileceğiz. Allah'ı bulacağız. Çünkü ayeti kerime bize bildiriyor ki "Nerede isek o bizimle beraber" , " Biz insanoğluna, onun şahdamarından daha yakınız" .

Mahmud Esad Coşan
Gençlerle Sohbet, 26.05.1990---1

 
İLAHİ ENTE MAKSUDİ VE RIDAKE MATLUBİ
(Allah'ım sensin benim maksadım, senin rızanı istiyorum)

Önemli Bilgiler



.Yemeğe tuz ile başlarsanız beyine gönderilen bir uyarı sayesinde midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlersiniz…
• Yemek yerken yere oturup sol ayağı katlayıp sağ ayağı karnınıza çekerseniz su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğinizi ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkacağınızı…

Yemek yerken yemeğin ortasında su içerseniz suyun yenilen gıdaların sindirilmesine gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…

• Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu..


• Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğini…


• Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini..




Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…





• Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (ör: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (ör: teheccüd namazı) vazodilatasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini…


Su Nasıl İçilmeli (Tıbbi Bilgi...)
Insan midesinin ayakta ve oturur vaziyetteki pozisyonu farklıdır.
Ayakta duran bir insan eğer sıvı gıda içerse doğrudan doğruya onikiparmak barsağına geçer. Midenin küçük eğriliğine uyan kısmında Waldeyerin mide caddesi denen bir oluk bulunur. Sıvı gıdalar bu yolu takip ederek zaten devamlı küçük bir açıklığı olan mide çıkışını (pilor) geçerek 12 parmak barsağına (duodenum) geçer.

Eğer insan sıvı gıdayı oturarak içerse bunlar önce
midede birikir asitle karışarak mikropları ölür ve
sonra 12 parmak barsağına geçer.
Bu durumda oturarak su içme usulüne uymakla insan kolera da dâhil birçok insan hastalıklarından korunmuş olur.
Rastgele yerde meşrubatı alıp ayakta içenler bu
tehlikeye daha fazla maruz kalırlar.


• Bütün bunların 1600 sene evvel Peygamberimizin yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu...
BİLİYOR MUYDUNUZ?

Sağlık için Tavsiyeler

Bir radyoloji doktorunun tavsiyeleri;
SAĞLIĞINIZLA İLGİLİ ÖNEMLİ TAVSİYELER

*Telefona SOL kulağınızla cevap vermeyin.


*Günde 2(iki) kere kahve içmeyin.

*SOĞUK su ile hap almayın.

*19 'dan sonra YEMEK yemeyin.

*Tükettiğiniz YAĞLI gıdaların miktarını azaltın.

*Sabahları daha çok, akşamları ise daha az SU için.

*Cep telefonu BATARYA'ları ile mesafenizi uzak tutun.

*UZUN süre kulaklık takmayın.

*Gece 10 sabah 06, en ideal uyuma saatleridir

*Uyku öncesi İLAÇ aldıktan sonra hemen uzanmayın.

*Şarjınız SON çizgiye indiğinde,yani çok çok az bir şarz seviyesinde iken telefona cevap vermeyin, zira yaydığı radyasyon 1000 kat fazladır.


Sence de İLGİNÇ mi?

SENCEDE İLGİNÇ Mİ?
İlginç, insan eğerki 10 Euro sadaka verecek olsa bu miktarı çok bulur ama 10 Euro ile mağazadan birşey almaya gitse alacak birşey bulamaz...


İlginç,insan 10 dk zikir edecek olsa bu zamanı çok bulur
ama bir film veya maç olsa bir buçuk saatlik zaman onun için hemen geçiverir...

İginç, bir futbol maçının uzaması insanın hoşuna gider
ama Cuma namazında hutbenin birkaç dk uzaması hiç de hoşuna gitmez...

İlginç,insan duyduğu dedikoduya hemen inanır ve kabullenir ama kesin doğru olduğunu bildiği birşeyi inat ederek hemen kabullenmez...

İlginç,insan modayı her an takip eder
ama Peygamberimiz (s.a.v) sünnetini moda gibi bilmez veya bilsede ygulamaz...

İlginç,insan camide bir saat ibadet ederek vakit geçirecek olsa onun için zaman geçmek bilmez ama televizyona bakarken zaman onun için çabucak geçer...

İlginç,insan namaz kılarken,ibadet esnasında dünyevi konuları düşünmeyi sever ama normalde İslamiyet'i düşünmekten kaçınır...

İlginç,insana bir sureyi veya surenin anlamını okumak zor gelir ama bir romanı okumak onun için kolaydır...

İlginç, insan konserde ilk sıralarda olmak için çaba sarfeder ama camide ilk sıralarda olmak için çaba sarfetmez. Aksine namazın sonunda hemen çıkıp gideyim diye son sıralarda olmak ister...

İlginç, bir ayet yada hadis ezberlemek insanın zoruna gider ama müzik listesi top 10'da olan şarkıların hepsini ezbere bilir...

İlginç,insan ajandasında bir İslami toplantı için zaman bulamaz ama dünyalık işler için çok zaman bulur..

İlginç,insan İslami konuları dinlemeyi ve anlatmayı zor bulur
ama dedikoduları dinlemeyi ve anlatmayı çok sever...

İlginç, insan CENNET'e gitmeyi ister
ama
hiçbirşey yapmadan...

Sizce de ilginç, değil mi?

Bir Dakika Kısa Değildir...

1 dakika içinde Neler Yapabiliriz...




1-1 dakikada 5 defa Fatiha suresini seri bir şekilde okuyabilirsin.Fatiha suresini bir defa okumak 1400 sevaptır.5 defa okununca bir dakikada 7000 sevap elde edebilirsin.

2- 1 dakikada on defa ihlas suresini okuyabilirsin 10 defa ihlas suresi 3 kuran hatmine bedel sevap kazandırır .Hergün bir dakikanı ihlas suresine ayırsan ayda 300 defa senede 3600 defa ihlas okumuş olursun.Bu da 1200 hatme bedel olur.

3- 1 dakikada Allahın kitabından bir sahife okuyabilirsin.

4- 1 dakikada kısa bir hadis ,kısa bır ayet ezberleyebilirsin.

5- 1 dakikada 30 defa kelimeyi tevhid getirebilirsin.

6- 1 dakikada 100 defa sübhanallahi ve bihamdihi dersin.Denizlerin köpüğü kadar günah da olsa bağışlanır.

7- 1 dakikada 40 defa La havle dersin cennet hazinelerinden 40 hazine elde etmiş olursun.

8- 1 dakikada 60 defa Esteğfirullah el azim dersin bağış ve affa nail olursun.

9- 1 dakikada 25 defa salatu selam söylersin 250 sevabı, 250 bagış ve 250 dereceye nail olursun. Şefaati Mustafa’ya (s.a.v) nail olursun.